27 Haziran 2016 Pazartesi

Mavi Hatıra




Kurak bir ovadan çıkıp yollara düştüm..
Yol uzun.
Gece usul.
Ufuk uzak..
Fellik fellik gözlerle aradım taşları ovaları bağları bahçeleri..birkaç minnak evler ve içlerinden sızan loş aydınlıktan sıyrılmak uzun saatleri alıyordu sonra irileşen binalar sahte ışıklar ...Radyodan çalan birkaç  buruklu şarkıda iyice dertlendiriyordu , dertlendikçe demleniyorduk desem daha iyi olurdu sanırım .
Yol uzun mu uzundu ama sonunda mavilik olduğunu bilmek ,katlanmaya değerdi..Bambaşka şehirler bambaşka insanlar bambaşka yollar akıp gidiyordu zaman gibi..Akıp gidiyordu da dedimya sonunda mavilik vardı, katlanmaya değerdi.
Ne egzoz durdu nede yol tâki ufukta ışık taneleri parlayana dek.. Gözbebeklerim büyüyüp serpilen bir genç kız gibi utangaç, kına gecesinden yüksek yüksek tepeleri devşiren bakirelerin gözleri gibi doldu da taşacak yer bulamadı çehresinde..
Ufuk yakın mı yakındı artık
Kızıl mı kızıl
Evraka! İşte
Ufukta mavilik göründü

Mavi
Mavi
Mai...
Gök girsin kızıl çıksın. .
Kızıl dursun mai aksın..
Hızlandıkça hızlandık ..
Mavi orda nasıl duralım ki toprakta.
Ana topraktı lakin biz mai sevdik.
İmkansız olsa dahi...

Taşlaşmış ayaklarımla koştum koştum koştum. ..
Toprak sertliğimi söküp aldı mai..
Emekleyen bebe ruhum emziriliyordu.

Şimdi gelelim bunları bana yazdıran o güzelim şehre değil mi? Ruhumda açtırdığı edebi tomurcuklar filizlene dursun birazda reel izlenimlerimlerimden bahsetmek istiyorum.
Muğla , Muğla ,Muğla

(Napolyon haltetmiş ben daha güzel söylüyorum ama parayı değil )

Doğal yaşam dedikleri şey bu şehrin özü diyebilirim. Konya gibi bir şehirden çıktıktan sonra burası bana amazon ormanları gibi geldi dersem abartmış olmam sanırım. Koca koca ağaçlar , erguvanlar neredeyse tüm şehiri baştan aşağı süslüyor. Doyasıya çektim içime yeşilliğin kokusunu...
İlk durağımız Akyaka.
Güneşin denizle izdivacına tanıklık ediyor insan  her gündoğumunda.
Küçük küçük evler ..en uzun apartmanlar bile maksimum 3 katlı ve özellikle koca devasa betonarme hayattan bıktıysanız burası hem ruhunuza hem de görsel dünyanıza iyi gelecektir.Bunun yanı sıra otel niyetine apartlar mevcut.

(Ucuz bir fiyata  ev kiralıyorsunuz).

Ayrıca not düşmek istiyorum neredeyse her apartın bahçesinde ortalama 4-5 kedi bulunuyor.

(Hayvanseverler için iyi de kediden korkanlar dikkat)

Ege denizi hemen ayağınızın altında olan küçük bir kasaba ... Ayrıca plaj kenarında hediyelik eşya satanlar ve gezi organizatörlerin birbiri ile diyalogları ve sohbetleri muazzam keyifli ve eğlenceli onlarla sohbet etmeyi bir kenara not alırsanız iyi olur ... Şunuda belirtmek istiyorum bu küçük bölgede kaybolabilirsiniz çünkü neredeyse her sokağı birbirine benziyor ve ayırt  etmek oldukça güç.

( çok iyi görsel hafızam olmasına rağmen üç kere kayboldum).
Kaybolursanızda üzülmeyin denize doğru ilerleyin ve tatilinizi kimle yapıyorsanız onu arayın.
(Tabi o da kaybolmazsa)

İkinci durak Bodrum..
Şu ünlü deryasının akın ettiği yer. Bana ünlüler gerçekten biliyor bu işi dedirten bir yer burası..Devasa kayaların denizle ahenkli uyumu sanatın üstünde bir sanat olduğunu ispatlıyor..Manzaralar akıp giderken arabanın penceresinden merkeze doğru ilerledik. Birkaç yokuş atlattıktan sonra limana demir atan gemilere yakın bir yerde park edip yürümenin daha güzel olacağını düşündük.
Denizin hafif bir esintisi güneşin samimi sıcaklığıyla birleşince kendinizi yoga meditasyon vs. benzeri şeyler yapmış gibi rahat hissediyorsunuz. Yürüyüşümüzü yaparken Bodrum Çarşısı'na girmemek olmazdı tabi.Rengarenk işlemeli kıyafetler, çantalar,dekoratif eşyalar göz kamaştırıyor adeta...Çarşıda ilerlerken Balkanlardan Afrika'ya binbir çeşit ulustan insanlar akıp gidiyor etrafınızda. . Tabi hal böyle iken kendinizi biran ülkeler arası bir geçitte hissetmemek mümkün değil.Çarşı esnafı hemen hemen her dilden birkaç kelime öğrendiği için müşteri ilgisini çekmek ve iyi bir kazanç elde edebilmek için diyaloglara giriyor ve şunu söyleyebilirim ki gayet başarılı oluyorlar..
Oryantalizme ilgisi olan biri olduğumdan daha çok geleneksel motifli dekoratif eşyalara daldım diyebilirim.Lakin öğrenci olduğumdan mütevelli tatilde bile harcamalarımı aşırıya kaçmayacak şekilde sınırlandırmak mecburiyetindeyim.

(Cimri değilim tutumluyum ama kitap konusunda paraya acımam)

Bodrum evleri sokakları çarşısı sahili falan filan derken  zaman hızla akıp geçti..

Bu tatilden  hatıra kalsın diye denizden çıkardığım bir midye kabuğu  bir taş ve birazda mavi satın aldıklarımdan çok daha değerliydi.

Gezi anımı uzun uzun anlatmak isterdim size lakin saklı hatıralarda olmalı hayatınızda kim bilir belki bir çay yada bir kahve  eşliğinde anlatabileceğiniz samimi bir kaç kırıntılar ...

Velhasıl yolunuz Ege'ye düştü mü Muğla'ya uğramadan dönmeyin derim..

Mahsimazuhal

mahsimazuhal.blogspot.com.tr
zuhal0366@gmail.com

21 Haziran 2016 Salı

Zaman Sarıp Sarmaladı BEN'i





Bir anlıktır zaman.
Durduramadıklarımız..
Dökemediklerimiz...
Toplayamadıklarımız...

Yelkovan ve akrebin kıyasıya sobelemeleri.
Elim sendeleri..
Piştisi...

Ayşe teyzenin yaşlanması,
Veli amcanın cenazesi,
Ali'nin kurşun askeri,
Fatma'nın kınası,
Zehra'nın elma şekeri. ..

Şubatın 29'u
Her ayın 15'i
Ramazanın gelmesi
Yılın 365'i ...

Beş hecelilerin altıncısı,
Garibçinin derdi,
Sessiz Gemi'nin hüznü,
Cemal'in aşk rafları...

Süleyman'nın tahtı,
İbrahim'in sofrası,
Fatih'in fethi,
Eyüp' ün ıstırabı...

Güneşin kızgınlığı,
Gecenin sükuneti,
Bulutun gözyaşları,
Yeşilin devası...

Durduramadıklarımız...
Söyleyemediklerimiz...
Toplayamadıklarımız...

Hayallerimiz,
Umutlarımız,
Geleceğimiz,
Geçmişimiz...

Akıp süzülüyor zamanın çizgilerinde...
Çizgiler sarmal sarmal sarılıyor ben merkezine..
Hedef ben.
Çizgiler dürüldükçe dürülür.
Boğar ,sıkar sıkar ve topraktan filizlenen küçük tohum çınar bile olsa devrilir bir gün ebediyete ...

Debdebe deryası debelenip dururken
Son nokta konmuştur kâğıda...

Kağıt matbaaya , matbadan kitaba döner...
Ellerin titrerde bir bakarsın kitaba baştan aşağıya...

Kelimeler okunurken dudaklarından,
Arafın orta yerine mıhlanır ayakların..

Dudak kurur.
Kitap biter.
Son çizgiyi görürsün ,
o son sayfada.

Yazar da sen. Yönetmen de sen. Figüran da sen.
Sen
Sen
Sen
Koskoca bir imza süzülmüştür çizginden...

İşte böyle bir ufuktan çiziyorum çizgilerimi
Mürekkep ne zaman bitecek?
Şu sarılıp duran sarmal ,beni ne zaman bitirecek , bilmiyorum , cevapsız sorular da var cismiyet dünyasında...
Yorgunluk çöküyor kemiklerime daha YİRMİ ÜÇ 'ünde bir kadına. . .

Yaşlılık seneler devirmeyi mi ister sanki
seneler devrilmesede yaşlanamaz mı bir insan ...

İşte ben yine yazıyorum payıma düşen mürekkepten, çizgiden...
Bilmiyorum ,ne zaman biter?

Biçilmiş sürelerde adım atıyoruz her güne ve hangi gün son olur bilmeden.

Kara bulutlar !
Beyaz bulutlar!
Toplanin hadi ufkutiyetimin özgürlüğünden size damla damla duygular getirmişim..
Kardeş payı deyip eşit dağılın gönlüme
Dostum olun ey bulutlar,

Yine yeni ve yeniden..



zuhal mahsima aytek
mahsimazuhal.blogspot.com.tr
zuhal0366@gmail.com