biraz tebessüm biraz sanat
25 Mart 2017 Cumartesi
UYANIŞ
Dar sokakların çıkmazıdır özlem.
Her yöne umutsuzca koştuğumuz
Kapıları vura vura aşındırdığımızdır.
Biri çıkar umuduyla girdiğimiz her evde,
birer hırsız gömleği giydirilip,
karanlık bir hücrede yılları on iki aya bölemediğimiz zamanı
tek seferde solumaktı özlem.
Sahi özlem acımıydı?
Elmayı çevirdim yüzüne baktım.
Bir kurtçuk vardı, kabuğundan tohumuna kadar ilerlemiş,
elmanın içini kemirmiş,
bilmem kaç saat? kaç günden beri?
Zaman çürüğü ,büyütmüş
lakin kaybedilişin üzerindeki zaman,
tahtından düşürülmüştü.
Devrik bir zamandan ilerleyen kurtçuk tohumuna varmaktaydı.
Hakimiyeti altındaki elma,
karanlık bir çehreye bölünmüş,
sessizliği kırmızılığını gömmüştü.
İlk günkü taze heycanını soldurmuş, sararmıştı. Yer yer dökülecek duruma gelmiş,
kimbilir kimin elinin, nefesinin
kimbilir hangi bahçenin gündoğumuna
hangi sineğin konduğu,
o parlak yüzünü hatıraların özlemiyle döküyordu.
Özlemek elmayı elma benliğinden atıyordu.
muazzam bir görüntü ...
Elmaya dokunmak,
açılan yarayı tedavi edermiydi?
bilmiyorum.
Tedirginlik ve umutsuzluk kaplı avuçlarımı, yasladım elmaya.
Hissetim hissettiği hisleri.
Bir rüya kadar güzeldi umudu.
İçinde bir yerlerde umudu saklıyordu.
Baharın ilk çiceğinin kokusunu alıyordum. Kuşların seslerini duyuyordum.
Rüzgarın sesi saçlarımı tarıyordu.
Kış kadar beyaz, yaz kadar sıcak bir avarelikti hissettiklerim.
Akıl ile baktığım elma somut bir cisimden ibaretken,
kalp ile baktığım nasıl bu kadar tatlı olabiliyordu.
Hülyalar deryasıydı dalgınlığım.
Uyanmalıydım...
Uyandırılmalıydım...
Uyanmalıydık...
Ya gerçeğin kavgasını vermeliydim,
yahut rüyamın gafletinde sürklenecektim. Dirildim,
varoldum.
olgunun pençesinde doğmuş,
vahşi ve yırtıcı bir cisimdim...
Uyanıştan başlayan,
bilinmez bir uhreviyetin,
bilgiye, tanımaya
Evet
duyguyla tanışmasına kadar geçen sürede bütün felsefi anlayışı anlamaktaydım..
Her insan bütün duyguları bir organ gibi taşıyordu.
Ömür denen bu uzun kavramda
sadece birini seçiyordu.
Bir organı ile hayatını devam ettirmek için debeleniyordu.
Haykırmalıydım belkide...
neden birine yöneliş sergiliyorduk,
biz insandık
sevmeliydik
üzülmeliydik
öfkelenmeliydik
Nefret etmeliydik
her uzvumuz bir biri içinde harmanlanmalıydı. Bütünü bire indirgemeliydik, parçalamak yerine...
Yaslandım geriye,
aklımdan dökülen düşünceleri avuçlarıma doldurdum.
Güneşin ılk ışıklarının çaldığı penceremden şafak rüzgarına savurdum.
Elma masada yarımdı.
Gözlerimde sadece bir soru vardı;
Dalından kopmamalımıydı ilk elma?
yoksa doğmamalımıydı ilk insan?
Saygı ve hürmetlerimle....
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)