19 Haziran 2017 Pazartesi

UYANIŞ -II



Kırgın umut çiçekleri ne yolcuyum.
Seher vakti, ansızın çalmış bahar kapımı.
Yorgunum haliyle,
yıllardan devrilme...
Sahi neden gecikir?
Bu kefen denen vesayet,
Beyazlar içinde bir yorgan,
Bir ucunda ömür var,
bir ucunda ölüm...
Söyle ey can,
bir iğne sapla yorgana durmaz..  
Taşıyamaz denmiyor ki ,
kabul görmez,
küçük görür evvela.
Biçilmez değer onda,
Ne taşa ne başa..
Geçer takvası ruhun,
yorgan altına,
Göğün tahtına.
Varlıklar içinden yokluğa
Adın, cismin ne önemi var..
Sormazlar,
Ne tahtını ne de bahtını...
Ruha gelir iki zikir,
Biri Can biri Canan
Candan Cananı bulana Şâh,
Candan Cananı yıkana  Mat...
Uykulu dünya,
Uyan ey insan!
Geç kalınmış vaktine,
Bir eda ile dönde bak.
Alın dediğin şey,
yere basmaz mı?
Sarılıp kadere dayanmaz mı?
Bu yoksul yürek,
bir dua ya sığmaz mı...
Gamdan geçmekteyim,
Yollar toy bir delikanlı kadar belirsiz.
Ufuk ise körpe bir ikram..
Bedene gelince sade bir binek
Üzerine binmiş ruh sürgün...
Ey canım,
Ey cananım,
Yorgun başım senin göğsüne hasret,
Suskun dilim senin sözüne mesnet.
Kederden geçti gönlüm,
Küllere  döndü...
Sensizlik mevsiminden,
Beyaz bir yorgan üstümü örter.
Yoktur ki ucube dünya varlığından,
Ne bir taşım, ne bir aşım.
Başımda senin adın,
sonum da senin adın,
Varlığımda senin yokluğumda...
Döndüm bahara,
Tutmaktayım gülleri.
Senin bahçenin  tozuna,
Eder et beni ya Râb...

Saygı ve hürmetlerimle...


Mahsima


11 Haziran 2017 Pazar

VAKİT



Vakit ne çabuk akar...
Hoyrat bir nehir gibi,
önünde arkasında ne çok birikmişi olsa da götürüyor..
Setlerimiz,
engellerimiz,
yok karşısında durduramıyoruz.
Çabalarımız yorgunluğumuza denk...
Belimiz bükük belkide,
yaşın ne önemi var,
biriktirdiğimiz onca hatıraların ağırlı büker bedeni.
Güzelliğiyle yakar canı,
Belkide acısıyla...
Sahi ne önemi var yüklendikten sonra...
Belki bir baba yorgunluğudur üstümüzde, belkide anne...
Belki ocağında aş pişmeyen bir yoksulun,
belkide rengin rengini görmeyen bir körün..
Çok küçük,
Belkide kuşunu kaybeden bir çocuğun yoğunluğudur...
Ah hayat!
Nasıl da yoruyorsun bu bedenleri.
Güzelliğine eş bir güzellik,
Zalimliğine denk bir zalimlik,
yoktur bu nefeste..
Ne istersin yığınla aldığın şu canlardan.
Kimi bebedir, kimi evlat
kimi babadır ,kimi ana
Belkide sevgili..
Hangi can ki senin pençenden kurtulup,
bir dirhem nefes ala..
Baharları doğurup kışa tutulmadı mı şu diyarlar,
Kışa varıp baharı büyütmedi mi şu çocuklar.
Yığınla bedenler torbasından dağ,
Üzerinde tahtın,
Ne bir altın varak,
Ne bir zümrüdün parlatır onu...
Vazgeçtin mi nefesten,
Toz zerresi bile geçmez şu bedenden ...
Söyle ey vakit, 
Şimdi zalimlik seherin neden bu kadar mahsun... 
Neden boynun bükük 
Aldığın günahsızların baharımı 
Verdiğin canların değersizliğimidir,
Seni yıkan...
Söyle ey vakit,
tahtın üstündeki beyaz,
hüznün kaftanımıdır  

Saygı ve hürmetlerimle...
Mahsima